Wives and Daughters yine bir Elizabeth Gaskell harikası . şurada yazdığım North and South adlı uyarlamayı ne kadar sevdiğimi anlatamam sanırım. manga , manhwa , kore sineması , polisiye derken en sevdiğim şeylerden biri olan ingiliz uyarlamalarını bir süreliğine unutmuştum ama uzun sürmedi tabi 🙂
maalesef Elizabeth Gaskell türkiye de pek popüler değil bu yüzden çevrilmiş bir kitabını bulup okumak mümkün değil. kuzey güney eserinin orjinali var bende ama diğer eserlerini de okumak isterdim. yine de öyle başarılı uyarlamaları yapılıyor ki kitabın eksikliğini bir nebze unutturuyor.
jane austen çok yetenekli bir yazar fakat Elizabeth gaskell bambaşka bir yetenek. ikisini karşılaştırmıyorum . ikisini de ayrı seviyorum lakin elizabeth in eserleri bende bambaşka etkiler bırakıyor.
mesela kuzey güneydeki şu inanılmaz replik belki bir fikir sahibi olmanızı sağlar.
“I wish I could tell you how lonely I am. How cold and harsh it is here. Everywhere there is conflict and unkindness. I think God has forsaken this place. I believe I have seen hell and it’s white, it’s snow-white.” – Elizabeth Gaskell
neyse konumuz kuzey güney değil başka bir uyarlama ama ne yapayım bu uyarlamayı öyle seviyorum ki bahsetmeden edemiyorum 🙂
Wives and Daughters yazarın son eseriymiş . bunu öğrenince neden bu kadar başarılı olduğunu da kavradım. elizabeth gaskell in o kıvrak zekasını her diyalogda hissetmek mümkün. ince bir zekanın ürünü olan konuşmalar sanat eseri gibi işlenmiş. dokundurmalar öyle zerafetle yapılıyor ki iltifat edermiş gibi laf sokmalar var 🙂 bu ingilizler laf sokma işini bile ince dokundurmalar ve hayret verici ironilerle dolu cümlelerle gerçekleştiriyor. çok güldüm. 4. bölümcük bir uyarlama ve her bölümünde gülmekten bir hal oldum 🙂 çok eğlenceli olduğunu itiraf etmeliyim.
elizabeth aslında eserde bolca dalga geçilecek konu bulmuş ve genelde ingiliz toplumunda yer alan zorunluluklar ve sahte mecburiyetleri tiye almış. bu yüzden son eseri olması insanı şaşırtmıyor. böyle bir uslup ancak zamanla olur.
hele karakterleri kadın karakterlerde gizli olmayan açıktan açığa bir başkaldırı bir direniş var. hariett , molly ve üvey kız kardeşi hepsi açık sözlü, bir bakıma isyankar,sivri zekalı , istedikleri dışında hiç bir şeyi yapmamaya özen gösteren karakterler. kadın karakterleri böyle güçlü çizmesi çok hoşuma gitti.
kısaca konuya dönersek. bir doktorun kızı olan molly annesini küçük yaşta kaybetmiştir. 17 yaşına gelince babası yeniden evlenir ve molly ye ne çok kötü ne de çok iyi olan biraz tuhaf bir üvey anne olan clare ve onun diller destan güzelliği ile insanları büyüleyen kızı ile yaşamak düşer.
molly in üvey kız kardeşi külkedisi masalında olduğu gibi çok kötü falan değil. normal , zaafları olan biri ama molly ye karşı genelde iyi huylu. zaten karakterlerden kimse masum melek falan değil. bence molly bile öyle değil onun bile içten içe hesapları var.
sonracığıma molly in çevresinde iki de yakışıklı diye tabir edilen kardeş var . osbourne ve roger . şunu da belirtelim molly in üvey kız kardeşinin öyle bir güzelliği var ki onu gören erkekler daha önce başkasına aşık olsalar bile anında unutup bu kıza aşık oluyorlar. işte böyle başa bela bir güzellik . varın bu kişiler bir araya gelince olacakları sizin düşünün.
yazarımız karakterlerini öyle kurnazca kurgulamış ki bir bölümde nefret ettiğim karakter sonra ki bölümde en acıdığım karakter oldu. en sevdiğim ise en nefret ettiğim . işte böyle de değişken bir havası var. merakla ne olacak acaba diye izledim.
kadın karakterler ne kadar ince işlenmişse baş roldeki kahraman olması beklenen karakter o kadar sıradan ve çoğu zaman kişiliksiz olarak verilmiş. bunun bilinçli bir şey olup olmadığını bilmiyorum. bir john yoktu yani kuzey ve güneydeki o adam nerede buradaki adam nerede. güçlü bir karakter olması gerekirdi ama yok. belkide kitapta öyledir. bilemiyorum . demem o ki ilk defa bir uyarlamada ben baş roldeki adama vurulmadım . kişiliğini beğenmedim.
bu ingilizler tuhaf insanlar mesela bu replik nasıl ince ince laf sokulur gösteriyor.
Squire Hamley: I’m not saying she was very silly, but one of us was silly and it wasn’t me.
keşke uyarlamadaki bütün o ironileri ve o zeki cevapları paylaşabilsem çok eğlendim izlerken 🙂
favori karakterim ise hariett oldu . nasıl bir kadın bu böyle . favori sahne isem osbor’nun sevdiği kadını anlattığı sahne oldu. nasıl bir anlatıştı o öyle.
kısa keseyim diyorum ama olmuyor Elizabeth Gaskell sen nasıl bir yeteneksin öyle. bu kadının bütün romanları benim olsa bütün uyarlamalarını izlesem sonra zaman geçtikçe tekrar ve tekrar izlesem. dünyadaki cennetten bir parça olurdu galiba 🙂
Cynthia Kirkpatrick ‘in erkeler ile ilgili tespitleri de dikkatte değer . o bir erkek , unutur , değişkendir. bu kızıında bilmediği yok 🙂
ben yine anlatamadım acemice denemelerde bulundum . lafın kısası siz bu uyarlamayı izleyin efem 🙂 tavsiye olunur.
not: kasabadaki gösterişli ailenin o evini gördükten sonra ben eve aşık oldum gözüm başka kimseyi görmedi 🙂 bende şato istiyorum arkadaş ühü ühü 😦
Elizabeth Gaskell AŞKINA !!!!