Türk Filmlerine Melodisel Bakış

Ne tuhaf bir başlık bu winpohu dediğinizi duyar gibiyim. Aslında hikarucuğum beni mim ‘lememiş olsa hiç yazı yazacağım yoktu. Ben çok seviyorum ya filmlerde müzik olayını bu sebepten bu mim çok hoşuma gitti ama ne zormuş seçim yapmak eski filmlerin müzikleri olunca ben hepsini burada paylaşmak istedim. Hikarunun burada bulunan mim yazısını okuyunca balık hafızama gelenlerden acele bir arşiv çıkardım fakat o bile 54 parçaya ulaştı. Hepsini paylaşamamanın derin hüznü çöktü üzerime. Hele de son zamanlarda hiç müzik postu yapmazken. Bu kendime not olsun bu aralar başka müzik postları da yazmalıyım.

Ne çok konuştum ya sadede geleyim. Fakat ben hikarucuğumdan çok özür dileyerek konsepte pek bağlı kalamayacağım . Şimdiden söylemesi 🙂

İlk şarkı çok tanıdık bunu paylaşmasam olmazdı 🙂 Kartal Tibet , Hülya Koçyiğit baş rollerdeydi.Filmleri anlatmıyorum pek.

Yıldırım Gürses i çok severim. Tanju Gürsu ‘yu keza öyle. Nedendir bilinmez bu adam bana çekici gelir. Hatta yan rollerde olduğunda bile onu seçerdim. Kendisinin Türkan Şorayla olan fosforlu cevriye yine Türkan sultanla olan herkesin sevgilisi filmlerini tavsiye ederim 🙂

Sadri Alışık’ ın türk sinemasındaki yeri ayrıdır.Ah müjgan ah , gözleri dört defa lacivert demeyeceğim ama onun yerine gelinlik kızlar filminde kullanılan fon müziğini paylaşacağım.

Fon müzikleri hepsi birbirinden ayrı ustalardan gidelim bari Kemal Sunal ın oynadığı filmlerin fon müzikleri çok özel mesela öğretmen , garip dinlerken bambaşka alemlere götürür.

Rüştü Asyalı nın sesini de çok severim. Olgun Şimşek gibi ayrı bir yeri vardır. Bu yüzden kendisinin iki güzel şarkısından seçim yapamadım. Anla garip halimden şarkısını da dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

Şimdi ise eğlenceli bir parça bu şarkı da çok güzel.

En sevdiğim parçalardan birinden bahsetmezsem olmaz. Oh olsun oh olsun oh 🙂

Aşağıdaki şarkıda hayatımın özeti param yok pulum yok kesem boş 🙂

Para demişken öğüt veren bir şarkı niteliğinde olan aşağıdaki nadide parçayı paylaşmazsam olmaz. videonun sonundaki konuşmalara her zmaan kopuyorum 🙂 bir de şu paranın varlığı bir dert diyor ya hiç göremedim ben o derdi hiç 😦

Biliyorum çok fazla paylaşım oldu. bu yüzden belkıs özenerin sevil neşelen , adını anmayacağım, nasıl geçti habersiz gibi güzel şarkılarını da tavsiye ediyorum.

Bu posta yetişmeyen bir çok şarkı oldu. Artık bana ikinci bir post hazırlamak farz oldu  🙂

Hikaruivy ‘e Sonsuz Teşekkürler

 Aslında bu aralar hiç blog da yazı yazacak vaktim yok. bir şey yaptığımda yok. Fakat acele ile bu yazıyı yazmam gerekiyor çünkü şuan çok mutluyum. Hikarucuğum yine beni çok ama çok mutlu etti. Daha önce kuzey ve güney adlı kitabı ne çok istediğimden bahsetmiştim o da sağ olsun bu yakarışlarımı görmüş ve büyük bir incelikle göstererek bana bu kitabı göndermişti. O kadar mutlu olmuştum ki anlatamam  çünkü kitaba fena kafayı takmıştım ve ille de bulmalıydım. Benim olmalı dediğim kitabın ingilizce  olarak karşımda görmek harikaydı. 

Hikaru bununla yetinmedi ve geçenlerde agatha christie ile ilgili yazdığı bir yazı da kitap göndereceğini söyledi . İlk yorumlayan olarak çok şanslıydım ve bu gün eve geldiğimde annem çok mutlu olacaksın çünkü kitabın geldi dedi. Her zaman ince düşünceli olan çingum içine bir de kartpostal ve küçük değerli bir şey daha koymuş. Çok ama çok teşekkür ediyorum çingu . Elimden teşekkürden başka bir şey gelmiyor. Düşünüyorum hikarunun amerikada bulamayacağı bir şey var mı ki ama bende bir şey bulacağım . Sana  şimdilik sadece komavo diyebiliyorum 🙂

ÇOK TEŞEKKÜRLER ÇİNGU , İYİ Kİ VARSIN , İYİ Kİ TANIŞMIŞIZ , SİZİ SEVİYORUM BLOG ALEMİ 🙂

Vakit bulup kitaplarımı okumak zaman alsa da elime almak bile ayrı bir haz veriyor . Darısı başınıza 🙂

NOT: Aslında bendeki kitabın kapağı daha güzel fakat buraya resmini koyamıyorum bununla idare edeceksiniz.

Polisiyenin Üstadı: Agatha Christie- HİKARUİVY’NİN YAZISI

hikaruivy ‘den paket gelmiş çok mutluyum 🙂 by winpohu

blogum blogum canım blogum :)

dün akşam koca bir süprizle karşılaştım. blogu açtım ki ne göreyim. wordpress blogumu kapatmış. neden olarak da reklam yaptığımı söylemiş . nerde kardeşim ben hiç öyle şeyler yapmam . cık cık cık asıl olay blogun gitmesi de değil beni sinir eden maildi. yok efem burayı babanın tarlası mı sandın burası senin sayfan değil istediğini yapamazsın diyen bir mail . gelde sinir olma. nasıl burası benim değil . ben 1 yıldan fazladır emek verip yazılar yazmışım adamlar bir kaç saniyede elimden alıyorlar. zamanında bundan çok korkup yedeğini aldım blogspotta ama yine de ben wordpress e alışmışım yapamıyorum oralarda. kızgınlığımdan al başına çal bende blogger da devam ederim demem gerekiyordu fakat ben aynı sinirle winpohuca adlı başka bir adres aldım. sırf gıcıklığına bırakmıyorum ne olacak demek istedim. yada sen her istediğni yapan , insanların bloglarını kapatan wordpress sen mi büyüksün . hayır ben büyüğüm ben winpohu 🙂 muahha azimle uğraştım blogumu geri aldım. bu yüzden dün gece panikle açtığım hesabı kapattım . buradan devam edeceğim. bir de blogspotta ki hesabım duracak ne olur ne olmaz wordpress yine dellenirse diye 🙂

blogumu geri aldım ya içim rahatladı . takipte kalın efem 🙂

The Girl Who Leapt Through Time – Zamanda Sıçrayan Kız

Time waits for no one. 

Yani zaman kimseyi beklemez. Doğru söze ne denir .Yine animelerden devam ediyorum. Çok seviyorum ben animeleri . Bu kadar güzel bir senaryoda olmaz diyorum. Takıntılıyım ya zamanda yolculuk fikrine o yüzden çok sevdim bu hikayeyi.

“zamanı geri çeviremezsin ama sen zamanda geri dönebilirsin.”

İşte yukardaki fikirden yola çıkarak ilerleyen senaryoda liseli bir genç kızımızın zamanda sıçrayarak geçmişe gidebilmesini anlatıyor. Kızımız bunu nasıl yaptığını bilmiyor ama yaptıkça çok eğleniyor ve devamlı olarak zamanda sıçrayarak geçmişe gidiyor. Sanmayın ki böyle bir şeyin gücünün farkına varıp büyük işler başarıyor. O sadece bir liseli kız gibi basit işler peşinde. Mesela bir puding i yemek veya kötü geçen bir günü tersine çevirmek için.  Fakat çok geçmeden her sıçrayışta bir şeyler değiştirdiği için başkalarının hayatını da etkilediğini fark ediyor. Bu işin olmazsa olmazıdır değil mi 🙂 Kelebek etkisi vari bir yanı olmazsa olmaz. Kızımız batırdığı işleri yoluna koymaya çalışırken her defasında başka bir şey yoldan çıkıyor üstüne üstlük bir de sıçrama haklarının sınırlı sayıda olduğunu öğrenmesin mi 🙂

Böyle ilerleyen bir hikayenin olmazsa olmazı aşktır sanırım. Burdaki aşk da başka bir aşk canım. Sonuçta zamanda devamlı bir sıçrama var. Çok sevdiğimi belirtip fazla spoiler vermeden kaçayım istiyorum. Başarılı olur muyum bilmem 🙂

Anime bol bol ödüllü öyle böyle değil.  Hak ediyor senaryosu olsun , çizimleri olsun süper olmuş . Hele o zamanın donduğu sahneyi çok sevdim bir de bisiklet sahnesini aslında hepsi iyi düşünülmüştü.

“I’ll be waiting in the future” 

Yalnız sonu ile ilgili kesin bir yargıya varamadım. Bu sebepten sonunu ben kendi kafamda yazdım . Güzel bir son oldu 🙂 Belki de ben anlamadım anlayan varsa bir de bana anlatsız bir zahmet.

Şiddetle tavsiye olunur.

Not: ahhh ahhh bende zamanda sıçramak istiyorum bana ne,  bana ne, ben de istiyorum işte 😦

Hanako Oku – Garnet- MÜZİKLERİ DE AYRI GÜZEL.

5 Centimeters Per Second – Byousoku 5 Centimeter

Animeden bahsetmiyorum ne zamandır.  Miyazakinin velihatı ilan edilen Makoto Shinkai ‘nin bu çok sevimli hikayesi beni benden aldı.

Çok fazla söylenecek bir şey yok. Görüntüler insanı büyülüyor. Bu görsellik ile Miyazakinin tahtını feht edebilir. Müzikler keza öyle . Aksiyon yok pek ama olsun .Onun yerine konuşan kendilerini anlatan karakterler var.

 

Kısacık üçer bölümden oluşan .Sıcak aşk hikayeleri demeliyim.  İzlemeyenlerin kesinlikle izlemesi gereken şiddetle tavsiye ettiğim bir yapım. Kaçırmayın. Bende sizi ikna etmek için bir kaç resim paylaşıp kaçacağım. Bu resimlerden sonra benim bir şey söylememe gerek yok . Anime kendini anlatıyor zaten 🙂

Ayrıca o çocukların saf duyguları, uzak kalmaları , birbirlerine yazdıkları mektuplar, bir araya gelme çabaları falan çok hoşuma gitti.

Bir de müzik paylaşacağım sözleri çok hoşuma gitti. Japonca şarkı çok güzel olmuş. İngilizce sözlerini bulabilirsiniz. Şarkın adı One More Time, One More Chance.

 

3 İDİOTS – Gerçek Aptallar Kim Acaba ?

Zamanında mevsumenin buradaki yazısında görmüştüm filmi.  “AAMİR KHAN”  var diye izlerim demiştim. malum FANAA ‘yı izledikten sonra sevdiğim bir oyuncu oldu. Fakat filmi izlememin sebebi internette dolanan küçük partlar oldu.  Bakınız  burada  .O kadar merak ettim ki 2 saat 40 dk uzunluğunda bir film izlemeye üşenmedim. Uzun bir film olmasına rağmen hiç sıkılmadım. Çok eğlenceliydi. Aslında bir sistem eleştirisi getireceğini bildiğimden eğlence kısmını es geçerler demiştim ki bu filmin dram komedi iç içe geçmiş olan yapısıyla baş başa kaldım 🙂

3 İdiots eğitim sistemine getirilen eleştirileri ile , verdiği mesajlarla,  müzikleri ile sevdiğim bir film oldu. Müzik demişken önce ŞUNU mutlaka dinleyin . Çok sevdim şarkıyı da söyleyeni de sözlerini de .

Give me some sunshine
Give me some rain
Give me another chance
I wanna grow up once again

Nerede kalmıştık. Hindistanın çok ünlü bir üniversitesine girmeyi başarmış şanslı bir azınlık mühendislik öğrencisinin hayatları ile başlıyor.  Sonra üç tanesinin gelişen dostluğuna odaklanıyor . Bir tanesi var ki baş rol oluyor.  İnsanı kendine çekiyor.  O çok farklı . Kişiliği gerçek hayatta çok sorun çıkaracak olsa da hayran bırakıyor.

Evet bu bir film ve böyle şeyler hep filmlerde olur ama gerçekte olamasa da izlediğiniz süre boyunca biraz umut aşılaması bile güzel . Mükemmeli takip et başarı seni takip eder. Umarım gerçektir ve umarım all izz well demek gerçekten işe yarar 🙂

Çok güzel replikler vardı onları es geçmek istemiyorum.

-…sende onu sevmiyordun.
-Neden sevmiyormuşum ?
-Onu gördüğünde rüzgar şarkı söylüyor mu? Şalın ağır çekimde uçuşuyor mu? Ay gözlerinde büyüyor mu?
-Bu dediklerin filmlerde olur gerçekte değil !
-Gerçek hayatta da olur; bir insanı sevdiğinde, bir dümbeleği değil 

”Bu ülkede pizza bile yarım saatte geliyor, ama ambulans…”

Bu notlama olayı kast sistemi gibi. ”A” alanlar efendiler, ”C” alanlar köleler…

Ve benim en sevdiğim ise;  Yarından bu kadar çok korkarsan bu günü yaşayamazsın.

Racho gerçekten çok bilge. 🙂  çok fazla söz vardı bir kaçı ile yetinelim.  all izzz well felsefesiyle sizi baş başa bırakıyorum. Umarım gerçek hayatta böyle olur. Filmin sonunda verilen deniz olan bir sahne var ya o manzaraya bittim. Bu adam nerede yaşayacağını , nasıl yaşayacağını iyi biliyor . Özendim ya .  Dostluklarına da özendim.  İstediklerine kavuşmalarına da özendim . Ayrıca geçmiş ve şimdi şeklinde ilerleyen film kurgusunu da sevdim. Demem o ki hem eleştirip hem mutlu eden bir film izlemek isterseniz buyurun buradan yakın 🙂

Not: İnsanları yarış atı gibi yetiştiren ,robotlaştıran sistem sana gıcığım. Ve bu filmde yada Protect The Boss da kızın yaptığı gibi iş görüşmelerinde konuşursan hiç şansın yok bence 🙂 Maalesef gerçek hayat böyle 😦

Biri Polisiye Mi Dedi :)

Geçenlerde hikaru burada çok güzel bir yazı yazdı. Ben Agatha Christie hayranıyımdır. Küçüklükten beri sevdiğim bu gizem merakı hiç peşimi bırakmadı. Yolum bu yüzden sık  sık sahaflara düştü . Sekiz , on  kitapla dönerdim.

Bu sevgimi unutmuştum ki sağ olsun değerli çingum hikaru yeniden hatırlattı. Buradan kendisine teşekkür ediyorum hem Jane Austen uyarlamalarını tükettiğim için ne yapacağımı düşünen bendenize yeni izlenecek uyarlamalar verdiği için hem de yazının sürprizi olarak kitap hediye ettiği için. İlk yorumu yazana hediye edeceğini söylemişti o talihlilerden biri de ben oldum. Bu hikaru dan alacağım ilk kitap değil. Daha önce Kuzey Güney kitabı ile ilgili nasıl haykırışla istediğimi duymuş ve bana kitabı yollamıştı. nasıl mutlu oldum anlatamam. kargo almak , paket gelmesi bir yana hem çok istediğim bir kitaptı hem de çok ince bir düşüncenin ürünüydü. Nasıl teşekkür etsem bilemiyorum 🙂 Okudukça seni hatırlayacağım çingu 🙂

 Gelelim diğer meseleye polisiye sever biri olarak. Hemen araştırdım ve film ve dizi uyarlamalarını buldum. Hercule Poirot çok sevdiğim bir dedektif. O ve onun gri hücreleri. Favorim kesinlikle Hercule. Agatha teyzenin bu karakterden zaman zaman nefret ettiği söylenir . Hatta bu yüzden Ve Perde İndi de malum sonu yazmıştır. Hercule nin kendini beğenen tavırlarını sevmezmiş. Ama ben seviyorum aynı durum Sherlock ve Sheldon da da geçerli. Gerçek dünyada zekasıyla övünen birine tahammül edemem belki ama hayali dünyada çok sevimli 🙂

Şimdilik izlediğim uyarlamlar Hollow Malikanesi Cinayeti , Arka Sokaktaki Cinayet, The Adventure of the Clapham Cook,Ölüm Oyunu ,Ölümle Randevu ama şimdilik 🙂 bunlardan Ölümle Randevuda bir alıntı yapmak istiyorum çok hoşuma gitti.

Şamda bir barda oturmuş içki içen bir adam odanın diğer ucunda ölümü görmüş. Olamaz demiş sıra bana mı geldi. Atına atlayıp dört nala sürmüş ,çölden geçip Samaraya gelmiş. Çok susamış çok ama çok. Kuyunun başında ölüm bekliyormuş . Adam şaşkınlıkla olamaz demiş ,ben seni Şamda bıraktım. Ölüm cevap vermiş. Seni Şamda görünce bende çok şaşırdım. Çünkü seninle buluşmak için burada sözleşmiştik.

Sherlock Holmes da severim hatta bbc versiyonu olan üç bölümlük şahane diziye bayılırım. Orada hem Sherlock u hem de Moriarty i çok seviyorum . Oyunculuklar mükemmel. Önceleri Sherlock çok hoşuma gitti. Ta ki Moriarty i görene kadar bu Andrew Scott olağanüstü bir oyunculuk sergilemiş. Onun olduğu o kısımı üç kere izledim.  Sherlock Holmes ın eski versiyonlarından biri olan The Greek Interpreter filmini de izledim. Oradan da bir alıntı yapmak istiyorum .

Watson: Ona ne olacak ?

Sherlock : Sorgulanıp serbest bırakılacak. Ne yazık ki soğukkanlılık suç sayılmıyor ve zerre kadar merhametsizlik .

İşte böyle polisiye dolu günler geçiriyorum. Sonra aklımda öyle hikayeler şekilleniyor ama vakit bulup yazamıyorum. İyi bir polisiye gibisi yoktur. Eğer izlemek isterseniz çok güzel bir site buldum buyurun   izleyin efem 🙂