Merhaba efem, gerçekten nasıl yapılıyordu bu işler, yazı yazmayı unutmuş olabilirim. Bu yazı sevgili osmnulsn adlı sadık okuyucuma adanmıştır 🙂 Çok yazmak istedim ama yoğunluk gerçekten fırsat vermedi. Bir de korona olup geldim. Malum zor günler ama bu arada bol bol dizi izleyip, kitap okudum. Çoğunu hatırlayamadığımdan aklımdan kalan bir kaç öneri de bulunmak istiyorum.
Diziler
Hellbound : Güney kore fantastik dizisi ile başlayalım. Dizinin konusu şöyle ki insanlar ölüm tarihlerini söyleyen bir melek tarafından kehanetler almaya başlıyor. Meleğin ölüm saatini söylediği kişi korkunç yaratıklar tarafından öldürülerek cehenneme götürülüyor. Kehanet alan herkesin cehenneme gideceğini öğrenmesi ile toplumda panik başlıyor ve yeni bir din ortaya çıkıyor. İnsanların cehenneme gitmekten korkmaları, yeni din ile birlikte günahkarlar dışlanmasına hatta korkunç muamelelere maruz kalmalarına neden oluyor. Dizi fantastik falan ama beni asıl etkileyen o sahte din ve insanların değişik durumlarda verdikleri tepkiler oldu. Oluşan yeni tarikat ve müridler etrafında insanlığın doğasının işlenişi beni etkiledi efem, ekran başında sinirlerim de zıplamadı değil. İzlenmeli, düşünülmeli diyorum.
Yine bir kore dizisi ile devam edelim Reflection of You : dizinin ilk bölümlerinde merak uyandırması etkilemişti beni, daha sonra yavaş ilerleyişi ama zamanla biraz daha hızlı mı olsa demedim değil. Konu olarak anlatılmaya kakılsa spoilersız olmaz diye pek anlatasım da yok. Açıkçası dizi insan doğası, bencillik, insana bağımlılık, sevgi açlığı, narsistik gibi pek çok duyguyu bir ressam ve onun ailesi ile geçmişi etrafında işliyor. Dizi hala bitmedi bu arada çok sürprizli de değil tahmin edile bilinir ama verdiği duygulardan mıdır nedir sevdim. Kimse kimseye bağımlı olmasın efem, açılış müziği de ayrı güzel. Kendini başkasının ona olan sevgisi üzerinden değerli veya değersiz gören insanlara da kızmıyor değilim hani 😉
Filmler
Get Out: çok yeni izlediğim bir film oldu. Filmi orjinal senaryo ödülü aldığını duyunca merak ettim ve konusuna bakmadan açıp izledim efem. Hatta eskiden böyle şeylerden haberim olurdu neden şimdi hiç bilmiyorum dedim. Kardeşim de hep netflix yüzünden dedi. Galiba haklı yeni şeyler aramıyorum bile, iyice tembel oldum. Neyse konusu zenci bir arkadaş, beyaz kız arkadaşının ailesi ile tanışmaya şehir dışına gider. Yanlış anlaşılmasın ırkçı değilim tabi ki de konu zenci olmakla alakalı olunca öyle anlatıyorum. Türü ne desem bilemedim korku demek için bir şeyler eksik , gerilim desen var , biraz da bilim kurgumsu demeli galiba. her çeşit sosla bezenmiş filme gelince fena değildi. Öyle ahım şahım da değil , kötü de değil ama tahmin edilebilinir olması beni gerilim filmlerinde pek çekmiyor maalesef.
The Unforgivable : Namı diğer Affedilmez ; bir polisi öldürmekten uzun süre hapis yatan baş rolümüz, hapisten çıkınca daha 5 yaşındayken evlatlık verilen kız kardeşini bulmaya çalışır. Hem hapisten çıkınca yaşanan zorluk, insanların ve toplumun kabul etmeyişi, hem parasal sorunlar hem de kız kardeşini ararken yaşadıkları ile kadın karakterimize üzülürken buluyoruz kendimizi. Yine sonunu tahmin ettiğim ama buna rağmen beğendiğim bir film oldu. Yavaş akan bir film olmasından mıdır bilmem yormadı beni. Ve ana fikir herkes sizi yargılar ama çok az kişi gerçeği merak eder.
Göklerin Hakimi: Leanorda Di Caprio severiz ama filmi onun için değil de Howart Hughes in hayatını gerçekten merak ettiğim için izledim. Daha önce denk gelmiştim ve Howart Huhges in nasıl biri olduğu ilgimi çekmiştir. Dahi mi yoksa deli mi . İzlenmesi gereken biyografik filmlerden biri.Filmi fazla uzun buldum ve bazı yerlerde verilmek istenenin tam olarak sağlanamadığına inanıyorum ama Leo nun oyunculuğu için bile izlenir.
Dont Look Up: Baya popüler bir film, oyuncular zaten ünlü neden olmasın dedim. Konusu dünyaya çarpacak dev bir göktaşının dünyanın sonunu getireceğini keşfeden iki gökbilimcinin bu konuda bir şeyler yapılmasına ilişkin mücadelesini anlatıyor. Oyunculuklar iyi, hikaye güzel ama bazı yerlerde o kadar absürt ki, tamam yönetimleri falan eleştiriyor ama izlerken öyle rahatsız edici şekilde saçma gelen kısımları oldu ki filmi tam olarak bağrıma basamadım. Yani bunu daha ciddi ele alsalarmış severdim.
Yalan Çemberi: Bu sefer ki hint filmi efem. Amır Khan oynamasa izlemezdim sırf o oynuyor diye açıp şans verdim ama finalin böyle olacağını bilsem zaman harcamazdım. Çok mu acımasız oldum çok mu zor beğeniyorum bilmem ki.
Korona olunca bol bol kitap okudum onu ayrı bir posta yazsam iyi olacak, bu arada çok şey izledim lakin hepsini hatırlamak zor. Güncelde seinfield izliyorum sit com ları hep kısa bölümler olduğu için sevmişimdir. Georga Contanza ve Kramer için izliyorum desem yeridir. Komik ve hiç bir şey hakkında her şey 🙂
Bir sonraki posta görüşürüz efem, ( Yazmayı unutmuşum sürçi lisan ettimse affola , yorumlarda buluşmak üzere mutlu, huzurlu seneler efem. Beni unutmayın efem 🙂 Aşağıda 2012 yılında neden yazdığımla ilgili bi dolu konuşmuşum hatırlamak iyi geldi bundan sonra bol bol yazmak umuduyla. esen kalın efem 🙂