Uzunca bir yazı ile yine buradayım. Ne zamandır anlatmak istediklerimi, biriktirdiklerimi anlatım gideceğim. Öncelikle bu yıl beni fazlasıyla etkileyen Another adlı nadide animenin ovası çıkmış . Olur da haberi olmayan varsa hiç durmasın hemen izlesin. Animeyi çok sevmiştim . Ovasına balıklama atladım. Animenin başlangıcından öncesine gidiyoruz . Tabi gerilim o kadar fazla değil. Sonuçta her şeyi öğrendik ama o başlangıç müziği bile beni germeye yetti. Misaki ile ilgili bu bölümü kaçırmayın efem.
Biliyorsunuz yaz geldi yaz gelince amerikan dizileri sezon finalleri yapınca ben kendimi bir gelenek olarak asya dizisi izlerken buluyorum . onlarda sağ olsunlar her yaz bambaşka fikirlerle ve bir sürü dizi ile geliyorlar. Bu sefer tanıtımlar öyle ilgimi çekti ki bir iki olan dizi sayım hayli arttı. Bu yılın fenomeni zamanda yolculuk. Bu sebepten rooftop prince ile açılışı yaptım. Çatı katı prensi konusu ile reankarne olayını almış bir parça zamanda yolculuk eklemiş olmazsa olmazı dramı ve entrikayı bol tutmuş ama her zaman ki gibi başlangıç bölümlerinde izleyiciyi kendisine bağlayan komediyi bol tutmuş benden de iyi puan almış bir dizi. Diziyi ben her hafta iki bölüm şeklinde izlediğim için sıkılmadım ama toptan izlerseniz bir yerden sonra biraz sıkabilir.
Velihat prens eşi öldürüldükten sonra adamları ile katili bulmaya çalışıyor ve bir şekilde 300 yıl sonrasına ışınlanıyorlar. Bu dört adam günümüze ayak uydurmaya çalışırken çok güldüm baya eğlenceliydi. ve tabi onların düştüğü çatı katının sahibi Park Ha var. Onu üvey kız kardeşi , kayıp annesi , şirket falan derken klasik bir kdrama olay örgüsü çıkıyor ama bunun yanında şaşırtıcı kimi zamanda dedektif vari bir yanı da yok değil. üstelik geçmiş gelecek anlatırken bağlantıları bulmak fikir yürütmek falan baya ilgi çekici. o peçe muhabbeti , kız kardeşler olayı bana biraz da ferhat ile şirin hikayesini anımsattı. izlediğim bir uyarlamada şirinden daha güzel olan ablası yüzündeki yara yüzünden peçe takıyor ve ferhat a olan sevgisini söyleyemiyor. sonra o rengarenk kılıklar teletabies i anımsattı. ve ana fikir zaten büyülü çift kate ve leopold u hatırlattı. demem o ki fazlaca tanıdık tad vardı bu dizide. baş roldeki prensi oynayan elemanı da daha önce tarihi f4 dizisinde izlemiş oyunculuğunu hiç beğenmemiştim . o zamanlar kalas demiştim şimdi geri alıyorum gayet iyi oynamış hatta beni baya baya şaşırttı acaba eczanelerinde oyunculuk ilacı mı satılıyor . alıyorsun hapı oynuyorsun . çünkü ben bu mimiksiz adamın nasıl oluyor da böyle oynayabildiğine hala hayret ediyorum.
final ile ilgili spoiler yapmayacağım sadece beklediğim gibi olmadı ama senaristin aslında mantıklı olanı yaptığını da kabul ediyorum verdiği onca ip ucuyla en doğru sonu yapmış. bu hikaye ancak böyle mantık çerçevesine otururdu sanırım.
Gelelim diğer zamanda yolculuk temalı diziye . Ay bunu nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Daha bitmedi üstelik diğerinden çok daha hızlı izledim. Queen ın hyun man ‘den bahsediyorum. Konuyu okuyunca çatı katı gibi sanmış ama fazlasıyla yanılmışım evet tema aynı ama işleniş ve diğer her şey farklı. Bu dizi ahım şahım diyemem ama nedense kendini fazlaca izletiyor, sevdim bir yerden yakaladı beni , bağladı kendisine. Nedenini bende bilmiyorum sanırım biraz daha normal geliyor. Ha birde diğer diziler gibi süründürmüyor . Hemen bir sevme ,sevilme,kabullenme durumu var. Konusu yine 300 yıl sonrasına gelmiş bir alim . Nedense bu zamanda yolculuk edenlerin hep sarayla ilişkileri var ve hep bir entrika olayı. Neyse efem bu sefer alim beyimizin zamanda yolculuk yapmasını sağlayan bir tılsım. Bende bundan istiyorum. Bu tılsım sayesinde istediği zaman geçmişe gidiyor ama geleceğe gelmesi için hayatının tehlikede olması lazım . O böyle gidip gelirken saray entrikalarını düzeltirken kızımızla tanışıyor . Kızımızda geçmişten bir kraliçenin hayatının anlatıldığı bir dizide kraliçeyi oynamasın mı ? Alim çok zeki her şeyi çabuk kavrıyor bu sebeple sevdim. Kızımız çok masum. İkinci adam narsist , bencil, ukalanın önde gideni bir hallyu star ki pek şeker.
Gelelim sevdiğim kısımlara aslında bütün o replikleri paylaşmak istiyorum 🙂
Birincisi alim beyimiz kızımıza sorar ”bu dünyada insanlar mutlu olduğunda ne yapar. ” Pek zeki olmayan bunu da çekinmeden her fırsatta itiraf eden kızımız ”sarılırlar ” der. Alim sorar ” herkes mi yani kadın erkek fark etmez mi .” kızımız ”hayır ” der ve alim kızımızı ahtapot gibi sarar ve o replik çıkar ” ohh ne güzel dünyaymış bu ”’ ee alim bey güzel kıza sarılırsan tabi güzel olur dünya 🙂
Sonra kızımız alim beye günümüz vedalaşma şeklini öğretiyor o da bunu hiç anlamıyor sonra vedalaşmanın dibine vuruyor kütüphane sahneleri çok güzeldi 🙂
Kızımız devamlı adama sen bir oyuncusun diyor çapkın olduğunu ima ediyor bizimki bu kelimenin anlamını bilmiyor ama sonunda anlıyor ve itiraz ediyor ben oyuncu değilim diye ama sonra bilmiyordum şimdi anladım ben gerçekten oyuncuymuşum dediği o sahne var ya o sahne offf 🙂
kızımız her şeyi gördükten sonra gidiyor musun diyor . alim görülecek her şey buysa gidiyorum diyor bu adam tam bir oyuncu bu ikilinin diyaloglarını çok sevdim.
ve alimin ikinci adamdan sevdiği kadını çaldığı için sarf ettiği cümle : kaleci olması demek gol atamayacağın demek değildir 🙂
keşke her şeyi hatırlasam ve anlatsam ya da siz ne duruyorsunuz gidin izleyin tabi benim kadar sever misiniz bilemiyorum .
Film de izledim önce disney animasyonu olan güzel ve çirkin i izledim çok güzeldi. mesela çirkine kızı tavlaması için öğüt veriyorlar. hediyeler al , çiçekler , çikolatalar ve asla tutamayacağın vaatler ver 🙂 . sonra gidip uyarlaması olan beastly i izledim. başlarda o yakışıklı baş rol oyuncusuna sinir oldum. hatta nefret ettim. öyle bir karakter sevilir mi . ne kadar yakışıklı olursa olsun. ama saf kızımız daha o zamanlarda vurgun bu çocuğa . neyse çocuk kendini fazla beğenmiş. çirkin olanların yaşamaya hakkı yok dercesine dolanıyor etrafta bir gün başını bir cadı ile belaya sokuyor. cadı da ona hayatının dersini verecek büyü yapıyor. onu çok çirkin bir hale sokuyor. eğer bir yıl içinde onu gerçekten sevecek birini bulamazsa da sonsuza kadar böyle kalacak. cadıyı pek sevdim. çok iyi olmuş. tarzı var. neyse bu kyle denen çocuk babası tarafından bile dışlanıyor. yeni bir yere taşınıp bir hizmetçi ve kör bir hoca ile yaşıyor. kızı da uzaktan izlerken ona vuruluyor. bir şekilde onu evine getiriyor. falan filan. bu kız buna aşık olacak da adam eski haline dönecek. öncelikle adam öyle kalsa olmaz mıydı madem kız onu böyle seviyordu neden ille yakışıklı olması gerekti ki . sonra kör hoca rolinde benim barney var ama hiç becerememiş o nasıl oyunculuktu valla yıkıldım bitse de gitsek diye mi çektin o filmi anlamadım. bırak körü sanki her şeyi gören biri gibi bakıp oynamış inandırıcı olmadı. ama filmde çok güzel replikler yok değildi. mesela kör adamın önemli olan başkalarının beni nasıl gördüğü değil benim kendimi nasıl gördüğüm dediği sahne. kızın romantizm e ne oldu o eski aşklar uzun mektuplar dediği yer ki ona katılıyorum neden artık kimse mektup yazmıyor 😦 ve hunter ‘ın iyi bir dost olduğunu duyduğu yerde yıkılması , o hayal kırıklığı çok güzeldi. yine gerçek olmayacak bir hikaye ama izlerken sizi mutlu edecek hayallere inandıracak bir kaç saat vadediyor.
masallarda hep iyiler kazanır , doğru olan gerçekleşir ama gerçek dünyada hep kötüler kazanır. masallardaki gibi bir hayat dileğiyle esen kalın efem 🙂