” YEŞİLÇAM VE AŞKLAR ”

egocuğum bana silmeden mim yollamış ki bu mim i ben zaten hep yapıyorum yazılarımın hiç birini düzeltmem silmem ben o yüzden dir ki kelimelerim hep yanlış , cümleye başlarken küçük harfler ve noktalama hataları ile doludur yazılarım. bakmayın başkaları için çok kötü huydur bu ama ben ne istiyorsam aynı şekilde aktarırım , bir şeyi yazmışsam sonra düzeltmem .

bu mim için konu aramam gerekmedi ne  kadar zamandır bahsetmek istediğim bir konu vardır yasak aşklar tabi filmlerin gözünden bunun için kendime üç tane nadide yeşilçam filmi seçtim bile.

naif aşklar bunlar , olması mümkün olmayan ama vazgeçmesi ondan da zor aşklar. ilk filmimiz ne zaman müziğini duysam beni benden alan bir demet menekşe . kartal tibet ve hale soygazi nin  oynadığı bu film hep içime dokunur. bir demet menekşe 1973 yapımı senaryosunu selim ileri yazmış  , yönetmenliğini zeki ökten yapmış. filmin tema müziği ise Mikis Theodorakis ‘in  yabancı bir film için bestelediği  ” Paola11099 ”  dır. bakınız  burada  dinleyebilirsiniz 🙂

kenan fabrikatördür , nesrin ise terzi sınıf farkı yetmezmiş gibi bir de kenan evlidir , nesrin  ise zaten zor bir hayat yaşamıştır. nişanlısı onu terk etmiştir. hiç evlenmemiş olan teyzesi gibi olmak vardır , dedikodular vardır. olmayacak iştir bu ikisini aşkı ama o kadar içine işler insanın, dokunur. nesrin kafeste gibidir , daracık mahallesine sıkışıp kalmıştır. insanlardan yorulmuş , uzaklaşmak , kurtulmak ister bu baskıdan . kenan ise istediği mesleği seçme şansı bile verilmemiş , bir çevrenin dayatmalarıyla mutsuz bir hayat döngüsü içinde kapana kısılmıştır.  her ikisi de çevrelerinden hayatlarından kopmak , istedikleri gibi mutlu bir yaşam arzularlar.  film oldukça naiftir. çok fazla olay örgüsü yoktur , genellikle duygular üstüne yoğunlaşır . nesrini  hayatını izleriz basit sıradan hayatını sonra kenan ve o hayata nasıl dahil olduğunu. üstelik o zaman güvenmek ne kadar kolaymış diye düşündürdü film bana . nesrinin kenan inanması , onunla tanışıklığından sonra bir araya gelmeleri ne bileyim bu çağ da olsa ne kenan gibi biri vardır ne de ona hemen inanacak bir nesrin vardır gibime geliyor . aynı zamanda nesrinin iş arkadaşları ve mahallelinin tutumu vardır insanlar ne kadar zalim olabiliyor. sonra yakup amca vardır bilgili yaşlı kontenjanında yer bulur her konuşması özlü söz gibidir.  nesrinin teyzesi de filmde olmazsa olmaz karakterdir. yaşanmamışlıkları simgeler, kaçan mutlulukları , terk edilen umutlar , hayattan değil belki ama kendinden vazgeçmişlik vardır buna rağmen nesrine öğüt verir başkaları için yaşamayı öğrenmesinden bahseder . ne kadar acıdır bir insanın sadece başkaları için yaşaması .  üstüne çok konuşulur bu filmin çok şey söylenir ama bazı şeylerde anlatılmayınca güzel. kenan ve nesrinin bir birlerinde buldukları o sevgi , güven duygusu onları artık bu dünyada yalnız olmayacaklarına inandıran bu güven duygusu filmin sonunda gelir sizi yakalar.  kitap arasında kurutulan menekşe ,  almanya ya gitmeye çalışan nesrini orada güvercinle olmayacağı için yüzünde beliren hüzün , o müthiş  müzik ve istanbul manzaralarıyla başlayan film , kenan ın aşık bakışları  ve nesrinin dudaklarından hikayesi dökülürken sarf ettiği   “İlk aşk, insan sevip sevmediğini bile hissedemiyor” repliği , daha nicesi filmi değerli kılıyor. Demem o ki ben sevdim . filmin senaryosuna esin kaynağı olan kitabın adı  Muazzez Tahsin Berkand’ın  “Bir buket viyolet” kitabıymış . yazarın  filme alınan kitapları arasında  Kezban (1941), Bülbül Yuvası (1943), Küçük Hanımefendi (1945),Sarmaşık Gülleri (1950) bulunuyor.  yazarın kitaplarını merak ettim ama kitap sipariş ettiğim sitede maalesef yok.  olur da biri denk gelirse bana bir haber etsin lütfen 🙂

yazarın romanları için söylediği bir alıntı paylaşacağım çok hoşuma gitti. bende yazdıklarım da okuyucu hoş zamanlar geçirsin isterim. hayal alemine dalsın . bu yüzden mutlu olunan tek yer hayaller düş kurmaya var mısın 🙂

Eserlerimde okuyucularıma herhangi bir fikir veya duygu aşılamak iddiasında değilim. Okuyucularım romanlarımı severek okuyanlar ve bazı samimiyetlerini tekrar ve zevkle gözden geçirmek ihtiyaçlarını duyarlarsa gayeme ulaşmışım demektir. Ben yazdığım romanlarda okuyucuyu hayatın iğrenç ve ıstıraplı sahalarından sıyırarak hayalimde yaşattığım güzel ve tatlı alemlerde gezdirmek ve onlara hoş saatler geçirtmek isterim.

 

diğer yasak ve de naif aşk ise zambaklar açarken . bu filminde müziğini çok sevdiğimi belirtmeliyim değil mi 🙂  film 1973 yapımı yönetmenliğini ve senaryosunu nejat saydam yapmış. başroller de kartal tibet ve filiz akın var.  o meşhur şarkıyı da erol büyükburç seslendiriyormuş 🙂 kartal tibet in oynadığı karakter gelini olan filiz akın ile yakınlaşıyor . tabi hiç bir şekilde söze dökülen bir şey yok . her şey platonik , her şey gözlerde başlıyor gözlerde bitiyor. o zambak tarlası da akıllar da yer ediyor.  sevdiği adamın gerçek yüzünü gören filiz akın ondan soğur ve aynı zamanda onun babasına yakınlık duymaya başlar. bu ikili birbirine ne kadar uyumlu ama kötü kayınvalide ve eksik olmayan diğer yeşilçam kötüleri bir araya gelir bu ikisi kavuşamaz.

ve vesikalı yarim bu film ile ilgili  ne söylenebilir bilemiyorum türkan şoray’ ın da izzet günay’ ın da oyunculuklarına şapka çıkartılır. 1968 yapımı film aslında çok klasik bir hikaye anlatıyor ama bunu biraz daha gerçeğe yakın ve biraz daha farklı anlatıyor.  manav halil ile pavyonda çalışan sabiha ‘nın aşkıdır izlediğimiz . o ikisinin her şeye rağmen bir türlü kopamayışı , derin sevgileri , ayrılmaz bağları etkiler izleyiciyi . aşka tutkuya bir selam göndemedir onların her şekilde yine de ayrı kalamamaları . bunun arka planın da ise halil vardır , evlidir, çocukları , karısı, yaşlı babası geride bıraktığı o çok farklı yaşam stili vardır. Sabiha’ nın ise yaşamı başkadır. arkadaşının siz olamazsınız uyarılarına rağmen bir türlü vazgeçmez sevdiğinden.  ta ki o hastanede aklı başına gelene kadar. o zamana kadar halil i uzak tutmak için yaptığı onca şeyin ne büyük aptallık olduğunu anlar. ona gidecektir. madem ki ayrı kalamıyordur. madem ki ne yaparsa yapsın uzaklaşamıyordur o zaman bu çaba boşunadır. sonunda halil e gitmek için karar verdiğinde ise filmin en can alıcı sahnesi çıkar ortaya sabiha uzaktan halil in manav dükkanına bakar o ailesi  karısı çocukları mutluluk tablosu çizmiştir. uzaktan uzağa izler onları . filmin diğer vurucu sahnesi benim gözümde halil in eve dönüşüdür. karısı hiç bir şey sormaz ona hemen yatağını yapar . o döşeği serişi , suskunluğu aslında burada da çok şey söylenebilir. halili in karısının gözünden, sevilmeyen ikinci kadının gözünden çok şey anlatılır . bu sahne suskunluğun sahnesi olmuş. ve halil çok sever , vazgeçmez , onun için her şeyi yapar , limon satar , hapse girer aşık halil iyidir hoştur ama baba halil işte orada sınıfta kalır ne bilim aşık olmasına bir şey dediğim yok. kimse bunu seçmiyor ve insanlar başkasına bağlıyken de aşık olabilir ama çocuklarını unutması işte orası biraz falso bir durum. sonuçta aşk başka çocuk başka. onun dışında bu film her sahnesi ile güzeldir. sabiha nın  alışveriş yapan halil e burası şimdi ev oldu dediği sahne . birlikte yaşamaları . hayatlarını verirken hiç olağandışı bir şey olamaması, her şeyin normal bildiğimiz gibi günlük bir hayat olması falan . gerçekliği baya etkiledi. neyse çenem düştü. yeşilçam bazen öyle filmler yapıyorsun ki benim bu çenem düşüyor ama kadirin kıymetin bilinmiyor, üzülüyorum .

bir başka yeşilçam yazısına kadar esen kalın efem 🙂